Buradasınız: Ana Sayfa > ANKYRA VE ANKARA > ANKARA HALK OYUNLARI

HALK OYUNLARI

Ankara yöresinde oynanan halk oyunları incelenirken halk kültürü ürünlerini doğuran, geliştiren tüm öğeler göz önünde bulundurulmuş, kültür oluşumunun canlı örneklerinden olan halk oyunlarının gelenek kaynağı elden geldiğince araştırılmıştır. .

Yöre oyunlarının büyük bir bölümünün türkü eşliğinde oynanıyor olması halk oyunlarının sınıflandırılmasında önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır.

Halk Oyunlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;
1 Zeybekler

2 Düz Oyunlar

3 Halaylar

4 Muhabbet Oyunları Kadın Oyunları

ZEYBEKLER

Yaptığımız araştırmalar sonucunda, Ankara halk oyunlarının önemli bir bölümünü "zeybek" türlerinin oluşturduğu gözlemlenmiştir. Bu oyunlar değişik figürleriyle yiğitliği, mertliği simgelerler.

1.Seğmen Zeybeği: Davul ve Zurnayla oynanması nedeniyle yörede oynanan diğer zeybeklerden farlı olan Seğmen Zeybeği iki ya da üç kişiyle, düğünlerde düzenlenen seğmen alayının önündeki efelerce oynanır. Kılıç ya da teke palası kuşanan efeler oyun boyunca bunları havada savururken naralar da atarlar. Seğmen alayından en az üç davul zurna bulunur. En başta bulunan davul zurnanın önünde yaşlı zeybekler, onların arkasında daha genç zeybekler yer alır.

2.Ankara Zeybeği: Tüm zeybek oyunlarında olduğu gibi, her figürüyle yiğitlik ve mertlik anlatan Ankara Zeybeği, ağır bir zeybek olup bağlama ile oynanır. Kendisine özgü ağır ve taklı bir melodisi vardır. Üçlü saçayağı (kazayağı) biçiminde oynanılanı daha gösterişlidir.

Duruş, kasılış ve poz, bu zeybek oyununun görkemini ortaya koyar. Ayaklar açık, sağ ayak kırık ve biraz önde başlanan oyunda sağ el silahlıkta durur ve baş parmak bıçak kabzasının hemen yanına sokulur. Sol el ise bükülerek ar- kaya bele götürülür. Bağlama oyun melodisi girer girmez hafif bir gevşemeyle eller çözülür ve dirsekler omuz hizasında olduğu halde oyuna girilir. Dizler hafifçe büküktür, önce sağa, ardından sola eğilen beden oyun boyunca yaylanır. Oyunun giriş türküsü Hakkı Güner Efe'den derlenmiş biçimiyle şöyledir:

Ay doğar Bedir Allah

Bu sevda nedir Allah

Ya yarimden bir haber

Ya bana sabır Allah

Amanın estanesine

Kavrulmuş kestanesine

Vurgunum bir tanesine

Ay doğar arasından

Bulutlar arasından

Kız göğsün görünüyor

Düğmeler arasından

3.Mendil Zeybeği: Bu zeybek oyunu ağır ve akıcı figürleriyle Ankara zeybeğine benzemektedir. İki kişi tarafından ve bağlamayla oynanan bu zeybeğin en güzel görünüşü çöküşte her iki dizin yere vurulduktan sonra doğrulmasındadır.

4.Karaşar zeybeği: Zeybek adını Ankara'nın ilçelerinden Beypazarı'na bağlı Karaşar bucağından almıştır. Tütün kaçakçılığının yapıldığı yıllarda bu kaçakçılık işini yörede tanınmış ağalar yaparlardı. Karaşar bucağında kaçakçılıkla ilgilenen ve halk tarağından sevilip sayılan 5 kardeşin bir baskın sonucunda öldürülmesi Karaşar'ı yasa boğmuş, 1885 yılında silahlı çatışmada öldürülen bu beş kardeşe söylenen türküden hareketli, canlı, kıvrak bir zeybek oyunu doğmuştur. Gerek melodisindeki akıcılık, gerek oyundaki tek ayak figürleri ile güzel bir oyun olan zeybeğin sözleri şöyledir:

Zeybek misin zeybek donu giyecek efem

Katil misin tatlı cana kıyacak

Cahil misin el sözüne uyacak efem

Koç gibi meydanlarda dönenlerdeniz

Biz ahbap uğruna ölenlerdeniz.

Dökül dü mü maşrapamın kalayı efem

Bozuldu mu zeybeklerin alayı

Düşmanları öldürmenin kolayı efem

Yattım uykulardan uyanamadım

Yağlı kamalara dayanamadım

Alıverin martinimi atayım efem

Atayım da Karaşar'ı katayım

Fırsat virin düşmanları haklayım efem

Koç gibi meydanlarda dönenlerdeniz

Biz millet uğruna ölenlerdeniz

Zeybekleri yaylalarda bastılar efem

Cepkenini çam dalına astılar

Beş kardeşi bir tahtada kestiler efem

Öldürmem Üseyin'i kıymayın Ali'ye

Kelleleri bahşiş gitti valiye.

Üseyiniminde biber gibi benleri efem

Al kan oldu da cepkenimin yenleri

Şan verdi de bu diyarın efeleri efem

Öldürmen Üseyin'i kıymayın Ali'ye

Kelleleri bahşiş gitti valiye

Üzengin kırıldı indim bağladım efem

Çektim martinimi kavzasından kavradım

Ben annemi nafile yere ağlattım efem

Öldürmen Üseyin'i kıymayın Ali'ye

Kelleleri bahşiş gitti valiye.

5.Yağcıoğlu Zeybeği: Bu zeybek Yağcı Oğlu Fehmi Efe'nin babası, Yağcı Oğlu Ahmet Ağa'ya adanmıştır. Zeybeğin ritm ve ayak oyunları poz ve hareketleri tam bir mertlik ifade eder. Diz vuruşları ve dönüşleri, tatlı melodisiyle büyüleyici havası seyredenlerin benliğini sarar ve insanı yıllar öncesinin Ankara'sına alıp götürür. bu zeybekte bağlama ayakta çalınır. Oyunun sözleri şöyledir:

İbram çavuş höyüklerin iniyor aman

Elma gözlü kır atına biniyor hey

Öcüoğlu tütünleri vermiyor aman

Ben vuruldum gidiyorum ahrete hey

Selam söyen Yağcıoğlunun Ahmet'e hey

Höyüklünün edirafı köşk olsun aman

Beni vuran efelere aşk olsun hey

Aynalı martin mezarıma taş olsun aman

Ben vunuldum gidiyorum ahrete hey

Selam söylen Yağcıoğlu'nun Ahmet'e hey

Varın bakın değirmenin döner mi aman

Değirmene bin başımda iner mi hey

Bin başımda kır atına biner mi aman

Ben vuruldum gidiyorum ahrete hey

Selam söylen Yağcıoğlu'nun Ahmet'e hey.

DÜZ OYUNLAR:

Ankara oyunları figür açısından benzerlikler gösterir. Bu oyunların tamamında göğüs ileride ve baş sürekli dik tutulup ileriye bakar. Düz oyunların hiç birinde vücut sallanmaz, yere eğilinmez ve çökülmez. Ayak oyunları kol hareketleriyle uyum ve düzen içerisindedir. Düz oyunlar grup halinde ve sadece bağlamayla oynanır.

1. Misket:

"Caminin ezanı yok

İçinin düzeni yok

Çok memleketler gezdim

Misketten güzeli yok" diye başlanan Ankara'nın tanınmış oyun havalarından birisidir misket... Bütün düğünlerin sazlı sözlü eğlencelerin baş türküsü ve oyunudur. Oyunun üç önemli hareketi vardır.

1. Duruş

2. Yürüyüş

3. Sekiş

Misket, Ankara'da yıllarca önce yaşanmış gerçek ve ölümsüz bir aşkı anlatmaktadır. Efe yavuklusunun oyalı beyaz yazması anasında kızaran yanaklarını misket elmasına benzetildiğinden ona bu ismi vermiştir. (Misket elması Ankara'da yetişen küçük ve çok kırmızı olan bir elmanın adıdır.) Misket'inden ayrı kalan delikanlı hasretini, yüreğini kavuran, yakan sevgisini bağlamasıyla getirir.

Güvercinim uyur mu?

Çağırsam uyanır mı?

Misket orda ben burda

Buna can dayanır mı?

A benim aslan yarim

Dağlara yaslan yarim

Dağlar cefa götürmez

Sineme yaslan yarim

Güvercin uçuverdi

Kanadın açıverdi

Eloğlu değil mi

Sevdi de kaçıverdi

A benim hacı yarim

Başımın tacı yarim

Eller bana acımaz

Sen bari acı yarim

Caminin ezanı yok

İçinin düzeni yok

Çok memleketler gezdim

Misketten güzeli yok,

Yılan aktı gazele

Gönül düştü güzele

Vallah billah kıyarım

Yarim ile gezene.

Oy farfara farfara

Ateş düştü şalvara

Ağzım dilim kurudu

Kız yalvara yalvara

Caminin ezan vakti

İçinin düzen vakti

Ben misketi kaybettim

Sonbahar gazel vakti.

Üzüm dengi yıkıldı

Şarap suya sıkıldı

Verin benim yarimi

Benim canım sıkıldı.

Ördek gölde süzülür

İnci mercan dizilir

Açma misket göğsünü

Hastamız var üzülür.

Daracık daracık sokaklar

Kızlar misket yuvarlar

Kızlar koca bulmuyor

Kocaman kocaman karılar.

Havuz başı, su başı

Ben istemem yüzbaşı

Olursa müşir olsun

Dosta düşmana karşı

Yılan kaydı kamışa

Su neylesin yanmışa

Mevlan sabırlar versin

Yarinden ayrılmışa.

2.Hüdayda (Fidayda): Ankara yöresinin bilinen oyunlarından birisidir. Adını yıllar öncesinin Ankara'sında yaşanmış, hatta padişaha rakkaselik yapmış, güzel, güzel olduğu kadar işveli, şuh bir dilber olan bahtsız Fatma (Hüda)nın öyküsünden almıştır.

Hüdayda oyunun sadece ikişer kişilik gruplarla oynanması kendine özgü özellikleri arasındadır.

Oyuncular karşılıklı tatlı bir kasılmayla ağır ağır (kostak kostak) gezinmelerinden sonra oyuna girilir.

Durgun denizin meltem rüzgarında hafif hafif sallanan dalgaları gibi, efe si- lahlığından silahını çeker, önce sağa, sonra sola, sonra tekrar sağa sallanarak silahını ateşler. Karşılıklı gidiş geliş ve yanyana sekiş hareketleri durgun de- nizde kanat çırpan martı güzelliğindedir.

Ankara'lı, küpteki bulguruna kadar yedirdiği bu güzel şuh ve işveli hüdaydasına bağlanmasıyla şöyle seslenir:

Dama çıkma kaşa çık

Arpalar kara kılçık

Eğer beni seversen

AI bohçanı yola çık.

Hüdayda da Ankaralı Hüdayda

Beşyüz altın yedirdik bir ayda

Beş yüz daha yedirsek, ne fayda

Dama bulgur sererler

Çıkma boyun görürler

Saçın ibrişim telli

Hançere bağ örerler.

Hüdayda da samur kürküm hüdayda

Gitti de gelmedi altı ayda

Başını da yesin yavrum bu sevda

Bulguru kaynatırlar

Yaylada yaylatırlar

Bizde adet böyledir

Güzeli oynatırlar

Hüdayda da köylü kızı hüdayda

Bende takat kalmadı ne fayda

Kalloş botin alalım ne fayda

Dama çattım hatmayı

Çağırın gelsin Fatma'yı

Fatmam nerden öğrenmiş

Yorgandan kol atmayı

Hüdayda da sarı kız da hüdayda

Tarla tapan kalmadı ne fayda

Başını da yesin yavrum bu sevda

Gökte yıldız sayılmaz

Çiğ yumurta soyulmaz

Güzel seven yiğidin

Hiç kolları yorulmaz.

Hüdayda da Ankara'lı hüdayda

Cepte para koymadın bu ay da

Gittin de gelmedin ne fayda

Hüdayda'nın da Misket'te olduğu gibi halk arasında söylenen değişik birçok sözü daha vardır.

HALAYLAR .

Yöre halay oyunlarının en tanınmışı Ankara Halayı'dır. Bu halay genellikle düğünlerde ve diğer eğlentilerde oynanır. Çubuk ilçesinde oynanan "ağırlama" ve "hoplatma" gibi iki bölümden oluşan halaylar olduğu gibi yine aynı yörede tek bölümden oluşan halayların varlığı araştırma grubumuzca belirlenmiştir. Halaylar genelde sözsüzdür ve davul zurna eşliğinde oynanırlar. Hoplatma bölümünde söz de bulunabilir. Örneğin Çubuk yöresinde oynanan "Çorum Havası", "Gidiyorum Çoruma/ Bir taş değdi koluma" sözleriyle başlar, büyük bir grup tarafından oynanır. Halay çekenlerin başındakine "başadur" (halaybaşı) denir. Çoğunlukla erkeklerin oynadığı bu oyunun aralarında bozlaklar okunur.

Kızılcahamam'da Modanlı Türkmen'lerin de halay oyunları kadın ve erkekler tarafından ayrı ayrı oynanır.

Haymana dolaylarında oynanan halaylar "üç ayak" denilen biçimde üç ileri, üç geri adım atarak oynanır.

Alevi türkmenlerin yoğun olarak bulunduğu Bala ve çevresinde halay oyunların diğer oyunlara göre daha fazla ağırlık kazanır. Bu yörede Ağır Halay, Arzu ile kanber, Yanlama, Yelleme, Afşar ve Keçeli Halayları yaygındır. Bu yörede ayrıca Üç Ayak Horonu, Hop Barlem, Yeldirme ve Köroğlu ezgisiyle oynanan Sinsin gibi halay türlerinede araştırma grubumuzca rastlanmıştır.

Nallıhan'daki halaylar birinin, elinde mendille, ortaya çıkmasıyla başlar. Bunun üzerine çevresinde bulunanlar o kişinin yanında halaya dizilirler.

Döne döne oynanan "Cezayir Oyunu", Beypazarı'ndaki karşı türkü halaylar ve "halkalam" gibi tek halaylar da Ankara ve dolaylarında çok beğenilen oyunlar arasındadır.

MUHABBET OYUNLARI

Bu oyunlar belli bir düzen içerisinde olmayıp, adı geçen türkünün ezgi ve ritmine uygun olarak oynanır. Bu oyunlardı da düz oyunların figürleri serbest olarak kullanılır. Genellikle düğün, kına nişan gibi törenlerde oynanan bu oyunlar erkekler tarafından düzenlenen içkili, sazlı, sözlü muhabbetlerde oynanır.

Cümbüş Alemi: Kadın oynatılan, içki içilen toplantılar toplum tarafından pek onaylanmadığı için bu tür eğlenceler Ankara Hisarı gibi gözden uzak yerlerde yapılırdı. Her yaştan erkeğin katılabildiği Cümbüş Alemlerinde yer alabilmenin tek koşulu sır saklayabilmek ve kurallara uymaktı. Cümbüşte saz çalınıp, türkü söylenmesi ve kadının oynaması efe ve yardımcıları olan "sakallıların" iznine bağlıydı. Başköşe yaşlı efenin olur diğer kişiler ise yaşlarına ve toplumsal konumlarına uygun olarak odada yer alırlardı. Yaşlılar bağdaş kurarken gençler diz üstü oturur, ancak izin verildiğinde bağdaş kurabilirlerdi. "Lan" denilen iki veya üç kadın efenin buyruğuyla sigara yakar ve oynardı. Bu gecede bağlamayla türkü, divan, koşma söylenir, ardından da oyun havalarına geçilirdi.

Oyun sırasında kadının belden yukarısına bakmak ve kadınla gözgöze gelmek "efe" ye hakaret sayılırdı. Bağlama çalınıp, türkü söylenirken elden geldiğince sessiz olunurdu.

Bu tür muhabbetler evlerde olmak koşuluyla halen düzenlenmektedir.

Cirit: Kızılcahamam'da "diğnek" oyunu da denilen bu oyun at üstünde veya atsız oynanılır. "Düğün Ciridi" denilen bir türü yalnızca düğünlerde oynanır. Gelin baba evinden alındıktan sonra köy meydanında başlayan düğün ciridine delikanlılar seğmen kılığında katılırlar.

Sıra Gezme: İçkisiz, yemekli, cümbüşlü söyleşi toplantılarıdır. Toplumun genel olarak ilgi gösterdiği eğlentilerdedir. Kural gereği yaşlılardan bir "yarenbaşı" iki tane de "yarenbaşı yardımcısı" seçilir. Seçenlerede "yaren" denir. Akşam yemeğiyle eğlenti başlar. .Gençlerin toplum kurallarına uyup uymadıklarının da sınandığı bu sıra gezme toplantılarının eski bir Yeniçeri .geleneği olduğu sanılmaktadır.

Cengi Oyunları: Özellikle Çubuk ve yöresindeki cümbüşlerde cenginin özel bir yeri vardır. Beypazarı'nda cengi oyunlarına "muhabbet" de denir. Cengiler zille oynar. Düğünlerde ve hamamın yıkanma bölümünde mutlaka cengiler oynatılır.

Bir cengi toplumunda oyuncular, çalgı takımı, yardımcılar ve yöneticiler bulunur. Hepsine birden "cengi kolbaşısı" denir. Cengi oyununda bağlamanın sesini kısmak için sapı ile gövde arasına bir yazma bağlanır.

Muhabbet oyunlarına örnek olarak aşağıdaki türküleri vermeyi uygun gördük.

Su sızıyor

Su sızıyor

Taşların arasından

Eğil bir yol öpeyim

Kaşların arasından

Oğlan mavilim oğlan

Sözünede havilim oğlan

Bacın benden kov vermiş

Yalan aslanım yalan

Tarla tezek değilmi

Ciğer ezik değilmi

Eller yarini almış

Bana yazık değilmi

Oğlan mavilim oğlan

Sözüne de havilim oğlan

Bacın bana kov vermiş

Yalan aslanım yalan

KADIN OYUNLARI

Daha önce sözü edilen, zeybekler dışındaki tüm oyunlar kadınlara figürlerle kadınlar tarafından da oynanmaktadır. Bunların dışında sadece kadınlar tarafından oyunlarada araştırma grubumuzca rastlanmıştır.

Allılar: Araştırmamız sürsince bu oyunun hemen hemen her ilçede kadınlar tarafından oynandığı gözlemlenmiştir.

Allılar, Anadolu'nun güzel ve genç kızının sevdasını bir sevcen yüreğin hoplayışı ile dile getirmesidir. Anadolu kızı sevdiğini görmüş sevinçten oynayıvermiştir. Sevdiğine güzel görünmek için bu oynayış içerisinde "bak aynaya, ko bellere bellere, al giydim alsın diye, mor giydim sarsın diye" sözleriyle duygularını dile getirir.

Oldukça kıvrak olan bu oyun iki kadının karşılıklı, ayaklarını çapraz yapıp sekmeleri ve bu sekişi el ve kol hareketleriyle tamamlamaları ile oluşmaktadır. Yapılan her hareketinin kendine özgü bir anlamı vardır. Genç kız el hareketleriyle kiminde aynaya bakarak süslenmekte, kiminde de ellerini bırakarak meydana süzülmektedir.

Allılar hava havalanıyor

Allılar hava bulutlanıyor

Allılar benim sevdiğim oğlan

Allılar yeni bıyıklanıyor

Allılar hop allılar allılar

Allılar ak gürgen kara gürgen

Allılar budan doruktan budan

Allılar ben yar bulur varırım

Allılar sen sözlerinden utan

Allılar hep allılar allılar

Allılar kara tren kayda gel

Allılar askerleri sayda gel

Allılar ben izini istemem

Allılar tezkereyi al da gel

Allılar hop allılar allılar

Allılar çayda yudum bulaşık

Allılar içine saldım kaşık

Allılar yarim kimle güreştim

Allılar kehküllerin dolaşık

Allılar hop allılar alllılar

Allılar karşıda gürgen dalı

Allılar dallarını kırmalı

Allılar sevipte aldatanı

Allılar ta kalbinden vurmalı

Allılar hop allılar allılar

Pazarda Kına: Elamadağ düğünlerinde genç kızların dörder kişi ile oynadığı bir oyundur. Oyunun türküsü oynayan kızların tümü tarafından söylenir. Oyun kınalı ellerin karşılıklı el vurmalarıyla güzelleşir. Karşılıklı vur- manın çıkardığı ahenk türkünün ritmini sağlar.

PAZARDA KINA

Pazarda kına

Okkası ona

Sevdiğim suna

El elime yar

Kol koluma yar

Bir zaman olurda

Girer koynuma yar

Pazarda kaşık

Bala bulaşık

Sevdiğim aşık

El elime yar

Kol koluma yar

Bir zaman olurda

Girer koynuma yar

Pazarda keçi

Sallanır kıçı

Gavurun piçi

El elime yar

Kol koluma yar

Bir zaman olurda

Girer koynuma yar

Pazarda kağnı

Tekeri çardı

Püskürme benli

El elime yar

Kol koluma yar

Bir zaman olurda

Girer koynuma yar

DINIT

Polatlı Şeyhalı köyünde rastladığımız bu oyun daire şeklinde hâlka olan altı kişiye döne döne oynanır. Bu arada türküsü söylenir. Nakarat kısımlarında "Haydin kızlar" denilir ve sekerek bir sağa bir sola dönülür.

Ak taşı kaldırmalı

Yılanı öldürmeli

Yılan benim arkadaşım

Cennet göndermeli

Haydin kızlar dınıta

Dönüver kızlar dınıta

Değirmenin bendine

Döner kendi kendine

Değirmende üç kız var

En güzeli kendime

Haydin kızlar dınıta

Dönüver kızlar dınıta

Taş dönmüyor dönmüyor

Taştan bulgur enmiyor

Kör olası amcam

Sevdiğime vermiyor

Haydin kızlar dınıta

Dönüver kızlar dınıta

Entarisi aktandır

Ne gelirse haktandır

Benim seni istemem

Cenab-ı Allah'tandır

Haydin kızlar dınıta

Dönüver kızlar dınıta

Haydin kızlar dınıta da dınıta

Dönüver kızlar kapamalı dınıta

Haydin kızlar dınıta da dınıta

Dönüver kızlar soruta da soruta

Kaynak: Kültür Bakanlığı - http://www.discoverturkey.com                                                                                      Ankaralılar Vakfı  http://www.ankaralilarvakfi.org

 




İLETİŞİM

Kayaş Mah.19 Mayıs Bulvarı
No: 693 Mamak/ANKARA-TR

Tel: (0312) 372 79 38 - 372 34 70
Faks:(0312) 372 37 14
ankyra@ankyrareklam.com.tr ankyrareklam@gmail.com